• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

İyotkokusu.com

Hoş geldiniz!

Edebiyat Köşesi
Saat
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.382232.5119
Euro34.402534.5404
Site Haritası

Ben öyle bir sevda istiyorum ki; Melih Cevdet Anday'ın ''Rahatı kaçan ağaç'' şiirindeki...





   

                                             














                                                                                 SEVDAYA DAİR…


 
Ben öyle bir sevda istiyorum ki; Melih Cevdet Anday’ın ‘’Rahatı kaçan ağaç’’ şiirindeki gibi bir sevda, Orhan Veli Kanık’ın ‘’Bedava’’ şiirindeki gibi  kelle uğruna bir hürriyet sevdası, Sabahattin Ali’nin ‘’Değirmen’’ öyküsünde ki gibi diyet isteyen bir sevda, ''Kürk Mantolu Madonna'' romanındaki gibi bir ömrü feda ettiren bir sevda, ya da Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin'in ki gibi ulaşılması zor sevdalar  istiyorum. Hem saf ve temiz hem de masal tadında…

Bunlar benim istediğim ve de olması gereken sevdalar. Hepsi de ya gerçekten var olmuş ya da efsanevi yaşanmış sevdalar. Gelin görün ki günümüzde bu sevdalardan hiç eser kalmadı. Ya da ben mi göremiyorum? Ama olsaydı da görürdüm herhalde. O kadar da kör değilimdir. Niye öyle diyorum biliyor musunuz? Çünkü iyi bir gözlemciyimdir. İnsanları gözlemliyorum; Onları yürürken, vapura binerken, işlerine giderken hatta iş yaparken, mahallede sabahları komşusundan kuru bir günaydını esirgediklerinde, otobüslerde, metrobüslerde, bir birahanenin camekanında aşk acısını yaşarken küçükler oturup büyükler ayakta beklerken hatta tramvaylarda bile bırakın tebessümü yıllardır bir kadının bacağından masum bir ısırık bile esirgenirken,( muallanın sandala atılma hikayesine hiç girmeyeceğim bile) vb. gibi  durumlarda iyice gözlemliyorum ama sevgiye ve sevdaya dair en ufak bir iz yok!

Birde insanlığın gelişimi için, ilerlemesi için, rahat yaşaması için, rahatının kaçmaması için  uğraşan sevdalılar var. Yani sevdalarını yoz inançla, mabetlere kapanmadan yaşatmaya çalışanlardan bahsediyorum. Ör; Pisagor’un, Öklid’in, Galileo’nun, Hallacı Mansur’un günahı ne? Hurufattan muafiyet mi? Yoksa Allah’ın verdiği aklın sadece kuru inançla sınırlı olmadığı tezi mi? Hem onlarda bileydi bu kadar sulandırmazlardı belki de bu işleri. Yoksa ne gerek vardı üçgenin taban açılarının toplamı hipotenüsü verirmiş te, ebced hesabına göre on dokuzun mucizeleri neymiş, yok geometriymiş de, dünya kendi etrafında dönüyormuş ta, Allah bizim içimizdeymiş de falanmış filanmış. Neyse ne bırak kardeşim bu insanoğluna yaranamazsın ki, Allah yukarda oturmuş dünyayı da koymuş bir öküzün boynuzuna, dibine şaplak atıp atıp döndürüyor de çık işin içinden, ne uğraştınız ki bu yobazlara bilimsel açıklamalar yapıcaz da aydınlatacaz diye? Bak çoğunuz canınızdan bile oldunuz! İşte bazen sevda kalp ağrısı çektirmekle kalmaz, adamın kalbini de söker alır!

Ama işin tuhafı şu ki; Bilimi, sanatı, felsefeyi bulup geliştirip yayan da insan? Yüzyıllarca dünyayı düz bir tepsi gibi sanan da insan? Dünya yuvarlaktır ve dönüyor diyende onu yakan da insan? Ben buna üzülüyorum be güzel din kardeşim. Bu insan neymiş yahu, işi gücü cennet sevdalı, cehennem korkulu bir inanç popülizmi üstünden nemalanmak? Peki o zaman sorarım size, akıl bunun neresinde? Akıla bakın ki, adam cennete gideceğim şehit olacağım diye yüzlerce hatta binlerce insanı gözünü dahi kırpmadan öldürebiliyor? Benim şaştığım olay bu. Allah sevgisi bu katliamın neresinde? Hani insan sevgisi? Sen yaratılışın ana teması olan insanı sevmeden Allaha nasıl ulaşacaksın ki, işte gaflet dedikleri olay tam da bu olsa gerek…

Hele hele kadını bir mal gibi gören zihniyetten, aşksız ve sevgisiz tek taraflı bir cinsel iştahla yapılan ilişkiden nasıl bir zürriyet doğacak ki? Hem bu zürriyetten sevdaya dair ne yapmalarını bekleyebilirsiniz ki, onların da sevdaya dair hissedeceği tek şey, sadece kabaran libidonun ve hayvani dürtülerin kaba bir şekilde dindirilmesi olacaktır…

Olay bu kadar basite indirgenmişken akılın bunca şeyi araştırması düşünmesi niye? Akıl hiç verilmemiş olsaymış bile fazla bir şey değişmeyecekmiş ki, zaten fıtrattaki inançla da vaad edilen ödüle ulaşabilirlermiş ki pekala, o zaman aklın fonksiyonu ne ola ki? Mesela cennetin kalitesini artırmak olabilir mi? Ya da evrene, içinden sevda, aşk, Allah sözcüklerinin yayıldığı bir dünyanın Allah’ın daha çok hoşuna gideceğimi dir? Ya da kendi bilmecesini çözenleri cezalandırmaktan zevk mi alıyor? Hayır tabii ki de değil…

Dünya yaratılalı beri kaç tane yönetici, halkına bunu böyle yapacağım ne dersiniz, sizin de bir fikriniz var mı? Diye sormuştur. Ya da düşünmeye, ilim öğrenmeye sevk etmiştir? Kaç tanesi sevgiyi nasihat ve vasiyet etmiştir? Tek örnek kılavuz vardır. O da Hz. Muhammed dir. Başka da bir örneği yoktur zaten. (Pardon bir de M.Kemal Atatürk var.) Günümüzde üç beş kişi bir araya geldiğinde; ya mal mülkten, ya paradan, ya cinsellikten ya da inançtan konuşuyor? O da yalandan tabi ki. Sevgi yok! Aşk yok! Hoşgörü ve paylaşım yok! Düşünme kafa yorma yok! En önemlisi adalet yok! Bu kadar basitleşmiş hayat…

Ben bu kadar basit olmaması gerektiğine inananlardanım ve bu saydıklarımın olabilmesi için de okumak lazım gelir. Yazmak lazım gelir. Dünyanın güzelliklerine bir bakmak lazım gelir. Sevdaya dair de bir şeyler yapmak lazım gelir. Sen önce kadını bir mal statüsünden çıkarıp, sevgiyle aşkla yoğurmadıktan sonra bu işler çok zor kardeşim! Saf ve temiz inanca kavuşmanın, sevginin, hoşgörünün ve de adaletin yolu; Allah ve insan temalı bir aşktan ve saf bir sevgiden geçer…

Tabii ki ötekileştirmeden? Ayrıştırmadan? Ve de fırkalara bölmeden? İnsanca ve insana yakışır bir şekilde. Unutma ki ruhunda Tanrının nefesi var! Hiçbir şeye saygı duymuyorsan o nefese saygı duy? Ve her ruhta eşit şekilde aynı nefesten olduğunu bilerek yap bunu. Sen özel değilsin, dünya sadece senin için yaratılmadı, yüksek egolu yaratık! Bilmem anlatabildim mi? Sahi aklın fonksiyonu nedir diye sormuştuk ya; Sırat köprüsü vazifesi yapmak olabilir mi? Aman boş verin bu sadece bir varsayımdı. Hiç öyle şey olur mu? Neyse hakkınızı helal edin ve sevgiyle kalın…

Unutmayın sevgi bilginin toprağıdır…

Aşk ile yoğurun sevdaya dair masallarınızı…
 
Murat TEKİNEŞ

07/02/2016


784 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın