• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

İyotkokusu.com

Hoş geldiniz!

Edebiyat Köşesi
Saat
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339
Site Haritası

'ADALET'i bağımsızlığın temeli sayan bir lider

www.iyotkokusu.com/Atatürk




'ADALET'i bağımsızlığın temeli sayan bir lider...








Hukukta çağdaşlaşma    

    

Önemli olan nokta, adalet anlayışımızı, adaletle ilgili yasalarımızı, adalet örgütümüzü, bizi şimdiye kadar bilinçli,gereği bilinçsiz etki altında bulunduran, yüzyılın gereklerine uygun olmayan bağlardan bir an evvel kurtarmaktır. Millet, her uygar memlekette olan adalet işlerindeki ilerlemenin, memleketin gereksinimlerine uyan esaslarını istiyor. Millet, hızlı ve kesin adaleti temin eden uygar usulleri istiyor. Milletin arzu ve gereksinimine uyarak adalet işlerimizde her türlü etkilerden cesaretle silkinmek ve hızlı ilerlemelere atılmakta asla tereddüt etmemek gerekir.

Medenî hukukta, aile hukukunda izleyeceğimiz yol ancak uygarlık yolu olacaktır. Hukukta idare-i maslahat* ve hurafelere bağlılık, milletleri uyanmaktan alıkoyan en ağır bir kâbustur. Türk milleti, üzerinde böyle bir ağırlık bulunduramaz.
1924 (Atatürk’ün S.D.l, s. 317) Çağdaş ilerlemeler milletlerin uygar gereksinimlerini genişletme, artırma ve aydınlatma ve bu uygar gereksinimlerle orantılı uygar hakların varlığını gerektirir. Her devletin mensup olduğu topluluğun uygarlaşma derecesiyle orantılı hukukî mevzuatı vardır. Dünyada mevcut bütün uygar milletlerin uygar yasaları hemen birbirinin pek yakınıdır.
Bizim milletimiz ve hükümetimiz, adalet fikri ve adalet anlayışı noktasında hiçbir uygar milletten aşağı değildir. Belki tarih bu noktada yüksek olduğumuza tanıklık eder. Bu sebeple bizim de adalet mevzuatımızın, bütün uygar milletlerin yürürlükteki yasalarından eksik olması doğru değildir.

Savaşımlarımızın yöneldiği tam bağımsızlık kavramında adlî bağımsızlığımızın da içinde bulunduğu doğaldır. Bu nedenle her bağımsız devletin bir ayrılmaz hakkı olan adalet dağıtma görevine kimseyi karıştıramayız.
1922 (Atatürk’ün S.D.l, s. 217-218)
 
Hükümet, memlekette yasayı egemen kılmak ve adaleti iyi dağıtmakla görevlidir. Bu itibarla adalet işi pek önemlidir. Bu sebeple adalet siyasetimizi de açıklamayı faydalı buluyorum. Adliye siyasetimizde izlenecek amaç, evvelâ halkı yormaksızın hızla, isabetle, güvenle adaleti dağıtmaktır. İkinci olarak, toplumumuzun bütün dünya ile teması doğal ve zorunludur.

Bunun için adalet düzeyimizi, bütün uygar toplumların adalet düzeyi derecesinde bulundurmak zorunluğundayız. Bu hususları karşılamak için mevcut yasa ve usullerimizi, bu görüş noktalarından düzeltmekte ve yenilemekteyiz ve yenileyeceğiz.
1922 (Atatürk’ün S.D.I, s. 217)
 
Bizim milletimizin adalet düzeyi, başka milletlerin adaletinden aşağı kalamaz. Her milletten fazla adaleti sağlamalıyız. En ileri ve uygar devletlerin yasalarına eşit yasalar yapabiliriz. Eski gereksinimlere göre yapılmış şeyleri, gereksinim ilerledikçe yenilemek gerekir. Bu eksik araçlarla arzu olunan şeyleri temine imkân yoktur. Hukuk uzmanları, hemen bu yolda çalışmaya başlamalıdırlar.


İnsanlar, huzur ile, vicdan özgürlüğü ile çalışmak gereksinimindedir. Bu ise, toplumu yöneten devlette ve hükümette adaletin kesin şekilde egemen olmasıyla mümkündür. Bunu temin edecek şey, adliyemizdir. Bir memlekette adalet olmazsa, o memlekette anarşi var demektir, orada hükümet yok demektir.

Adalet yasalarla yerine getirilir. Bu memlekette adaletin güvenle, hızla dağıtılıp dağıtılmadığını anlamak için bir defa da mevcut yasalarımıza bakmak gerekir. Bu yasaların memleket içindeki uygulamasına ve sonuçlarına bakmak gerekir. Bu noktada kendimizi yermek istemem. Herhalde bağımsızlığın temel direği olan adalet dağıtımında bir yabancı parmağı bulundurmayacağız. Bu noktadaki kararımız kesindir.

Fakat aynı zamanda insafla, akıl ve mantıkla ve aynı kesin karar ile kabul zorunluluğundayız ki, yasal ve hukukî mevzuatımız fenadır. Onları esaslı biçimde değiştirmek, yeni yaşama ve gereksinime uydurmak gerekir. Adalet Bakanlığı’nı işgal eden bütün arkadaşlarımız aynı görüştedirler. 1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 10-11.1.1930)

Gerçekte biz, yüzyılın gereklerine ve milletin gerçek gereksinimlerine göre yasa yapmalıyız. Eldeki yasalarımızı hâkimlerimiz hızla uygulayamıyorlarsa hemen değiştirmeliyiz. Halka adaleti hızla dağıtmak ve uygulamak zorunluğundayız. Yeni yönetimimizin anlamı, bu olmak gerekir. Uygar ve düzenli bir devletin makinesi, eski yasalarla işleyemez.

Bugün mevcut yasalarımızın kökü, daha ziyade Mecelle’dir. Yeni Türkiye, ne zamanı, ne de gereksinimi göz önünde tutmayan Mecelle’nin hükümlerine bağlı kalamaz. En uygar milletler derecesinde hukuk hükümlerimizi de düzelteceğiz. Yüz yıl, beş yüz yıl, bin yıl evvel yaşayan bir toplum için yapılan yasalarla, bugünkü toplumları yönetmeye kalkışmak, dalgınlıktır, bilgisizliktir.1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 5. 2. 1930)

Cumhuriyet Türkiyesi’nde eski yaşam kuralları, eski hukuk yerine yeni yaşam kurallarının ve yeni hukukun geçmiş bulunması, bugün duraksaması mümkün olmayan bir oldubittidir.  1925 (M.E.İ.S.D.1, s.29)

Cumhuriyet adliyesine mensup olanların en küçük memurlarına kadar bilim bakımından yeterliliği ve cumhuriyet ülküsüne sahip olmaları için harcanan çaba memnunluk sebebidir. Bir taraftan bilimsel yeterliliği sağlayan kuruluşlara önem verirken, diğer taraftan cumhuriyet adliyesinin dayanakları olacak yasaların bir an evvel meydana getirilmesine göz atılmalıdır. Geçmiş yönetimlerden devredilmiş yetersiz yasalarla geçirdiğimiz yıllarda genel yaşamın karşılaştığı güçlüklere katlanılmışsa, bu milletimizin cumhuriyete olan sarsılmaz doğal ilgisinden ve cumhuriyet yönetiminin esasındaki kuvvet ve kudretindendir.

Fakat yetersiz yasaların devamına izin vermek yüzünden milletin karşılaştığı güçlüklerin bir an evvel ortadan kaldırılması, ertelenemeyecek zorunluklardandır. Yüce Meclis’e sunulacak olan Ceza Yasası, Medenî Yasa ve Ticaret Yasası’nın bu toplanma yılı sırasında yasalaşması ve yayımlanmasındaki aceleliği özellikle ifade etmek isterim. Genel yaşamımızı yeni baştan düzenleyecek olan bu temel yasaların, çağdaş uygarlığın yasaları grubundan olması doğaldır. Bugünün gereksinimlerine uygun yasa yapmak ve onu iyi uygulamak, refah ve ilerleme araçlarının en önemlilerindendir. 1925 (Atatürk’ün S.D.I, s. 327-328)

Umumi düzeltme arasında kabul buyurduğunuz Medenî Yasa, Ceza ve Ticaret Yasaları uygulamaya girerken, hâkimlerimizin gösterdiği çaba ve yanılmazlığı takdir ederim. Bu yasaların milletin gerçek gereksinimine ve içten arzusuna ne derece uygun olduğu derhal belirmiştir. 1926 (Atatürk’ün S.D.I., s. 331)

 

Ankara Hukuk Fakültesi’nin açılışı    

     

Büsbütün yeni yasalar meydana getirerek eski hukuk esaslarını temelinden sökmek girişimindeyiz. Ve yeni hukuk esaslarıyla, alfabesinden öğrenime başlayacak bir yeni hukuk kuşağını yetiştirmek için bu kuruluşları açıyoruz.Cumhuriyetin yaptırımı olacak bu büyük kuruluşun açılışında duyduğum mutluluğu, hiçbir girişimde duymadım;ve bunu belirtmek ve ifade etmekle memnunum. 1925 (M.E.İ.S.D.I, s. 30-31)

Mektebin gelecek faaliyetinde, Türk devrim ve uygarlığının ruhuna uygun öğretimde bulunmak suretiyle vatanımıza yararlı olmasını temenni ederim. 1925 (Atatürk’ün S.D.V, s. 156)

 

Adliyemiz ve cumhuriyet

 

Cumhuriyet adliyesine mensup olanların en küçük memurlarına kadar bilimsel yeterliliği ve cumhuriyet ülküsüne sahip olmaları için harcanan gayret, memnuniyet vericidir. Bir taraftan bilimsel yeterliliği temin eden kurumlara önem verirken, diğer taraftan cumhuriyet adliyesinin dayanağı olacak yasaların bir an evvel oluşturulması göz önüne alınmalıdır.  1925 (Atatürk’ün S.D.l, s. 327)

Adliyemizin güvendiğimiz yüksek gücü sayesindedir ki cumhuriyet, kaçınılmaz gelişimi izleyebilecek ve türlü şekil ve kılıktaki saldırılara karşı vatandaşın hukukunu ve memleketin düzenini korunmuş tutabilecektir. 1930 (Atatürk’ün S.D.l, s. 351) En yeni yasalarla donanmış olan adliyemizin doğru görüşü ve adaleti uygulamak için gösterdiği dikkat, milletin huzur ve düzenini korumaya yeterli ve güçlüdür. 1929 (Atatürk’ün S.D.I, s.346)

 

Eski hukuk anlayışı hakkında

Milletimizi çöküşe mahkûm etmiş ve milletimizin gür sinesinde dönem dönem eksik olmamış olan girişim sahiplerini, çalışma ve çaba gösterenleri en nihayet ümitlerini kırıp bozguna uğratmış olan olumsuz ve ezici kuvvet, şimdiye kadar elinizde bulunan hukuk ve onun samimî izleyicileri olmuştur. Belki ağır ve cesurane olan tarihsel gözlemimin, seçkin topluluğunuz içinde ve cumhuriyet hükümetinin bugün hizmetlerinden yararlanmakta bulunduğu değerli memurlar ve hâkimlerimiz içinde kimsenin hayretine sebep olmayacağına inanıyorum.

Bununla beraber biraz daha amacımı açıklamak için izin vermenizi rica ederim. Uluslararası genel tarihin akışında Türklerin 1453 zaferini, yani İstanbul’un fethini düşününüz. Bütün bu cihana karşı İstanbul’u sonsuza dek Türk topluluğuna mal etmiş olan kuvvet ve kudret, yaklaşık olarak aynı yıllarda bulunmuş olan matbaayı Türkiye’ye kabul için hukukçuların uğursuz karşı koymasını yenmeye muktedir olamamıştır. Köhne hukukun ve izleyicilerinin, matbaanın memleketimize girmesine izin vermeleri için, üç yüz yıl gözlemlemelerine ve tereddüt etmelerine ve leh ve aleyhte pek çok kuvvet ve kudret sarfetmelerine zorunluk ortaya çıkmıştır.

Eski hukukun çok uzak ve çok eski ve yaşama kuvvetini kaybetmiş bir dönemini ve izleyicilerini seçtiğimi sanmayınız. Eski hukukun ve onun izleyicilerinin, yeni devrimler dönemimizde bizzat bana çıkardıkları güçlüklerden örnek getirmeye kalksam başınızı ağrıtmak tehlikesiyle karşılaşırım. Fakat bilesiniz ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin doğuş zamanında, onun bugünkü nitelik ve durumunu, hukuk esaslarına ve bilimsel ilkelere aykırı sayanların başında ünlü hukukçular bulunuyordu. Büyük Millet Meclisi’nde egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğunu ifade eden yasayı teklif ettiğim zaman, bu esasın Osmanlı Anayasası’na aykırılığından dolayı karşı bulunanların başında yine eski ve bilimsel erdemi ile milleti aldatan ünlü hukukçular bulunuyordu.

Hatta cumhuriyet ilân olunduktan sonra meydana gelen feci bir olayı da, uyanık bakışlarınız önünde canlandırmak isterim. En büyük şehrimizin, bu memlekette belki Avrupa’da öğrenim görmüş yüksek uzmanlardan oluşan baro heyeti, açıkça hilafetçi olduğunu ilân eden ve ilân etmekle övünç duyan birisini kendisine başkan seçmiştir. Bu olay, kökne hukuk erbabının cumhuriyet anlayışına karşı içten ve gerçek olan durum ve eğilimini ifadeye yeterli değil midir? Bütün bu olaylar, devrimcilerin en büyük fakat en sinsi can düşmanının, çürümüş hukuk ve onun gücü tükenmiş izleyicileri olduğunu gösterir. Milletin ateşli devrim atılımları sırasında sinmek zorunda kalan eski yasa hükümleri, eski hukukçular, gayret ve çalışma gösterenlerin etki ve ateşi yavaşlamaya başlar başlamaz derhal canlanarak devrim esaslarını ve onun samimî izleyicilerini ve onların aziz ülkülerini mahkûm etmek için fırsat beklerler.

Bu fırsat, eski yasaların varlığı ve eski hukuk esaslarının yürürlükte olmasıyla ve eski anlayışını içten ve yürekten korumada direnen hâkimlerin ve avukatların varlığıyla sağlanmıştır. Bugünkü hukuksal faaliyetlerimizin sebeplerini açıklamış oluyorum ümidindeyim. 1925 (M.E.İ.S.D.I, s. 29-30)

 

Hak ve kuvvet

 

Herhalde dünyada bir hak vardır. Ve hak kuvvetin üstün dedir. 
1919 (Nutuk III, s. 1184)

 

Hukuk kuralları ve devlet

 

Karakter olarak her insan, içinde yaşadığı toplumda yaşamın en mutlu, en kolay, en tatlı taraflarının kendisine düşmesini ister ve en kuvvetli olan, kendisinden zayıf olanları hiçe sayar. Bunun sonucu huzur, rahat, güven ve düzen  içinde yaşamak imkansızlaşır. İşte insanlar arasında kavga yerine birbirine yardım, karşılıklı saygı, düzen koyan, herkese haklarını ve görevlerini tanıtan, hukuk kurulları ve bunların kararlı bir şekilde uygulanmasıdır. Bu iş, ancak devlet örgütünün ve kuvvetin bulunması sayesinde mümkündür. Devlet, herkesin hakkını ve görevini belirler. Hiç kimse, belirlenen sınır dışında bir hak iddia edemez. Bunun gibi, kendisi de fazla hiçbir görevle yükümlü tutulamaz. 1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 42 – 43)

 

Devlet adamı ve adalet anlayışı

 

Bu memlekette yargısız vatandaş öldürülmez. Vatandaş, ancak mahkeme kararıyla cezalandırılır. Devlet adamının böyle düşünmesi gerekir. 1919 (Cevat Dursunoğlu, Millî Mücadele’de Erzurum, s. 118)

Adalet, bir devletin esası olduğuna göre, mahkemelerin sözde değil gerçekten tarafsızlığını temin, her işin başında bulunmalıdır. Hak sahiplerine güçlük çıkarmak, resmî dairelerde işlerini izleyen kimseleri bugün git, yarın gel diye birtakım zorluklara uğratmak, hükümet otoritesi maskesi altında halka zorbacasına durum almak, yakışıksız davranışlara kalkışmak gibi durumlar kesinlikle önlenmelidir. (Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, 1955, s. 57)Güvenlik ve hak işleriyle ilgili usullerde ve yasalarda kolaylık, çabukluk, açıklık ve kesinlik esas olmalıdır. 1937 (Atatürk’ün S.D.I, S. 378)

Bir hükümet, ancak adalete dayanabilir. Bağımsızlık, gelecek, özgürlük her şey adaletle vardır. 1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 6. 2. 1930)

 

Yasa yapan kişilerin özellikleri

 

Uzmanlarca bilinen bir gerçektir ki yasa koyan insanlar, birtakım seçkin özelliklere sahip olmak zorunluğundadırlar. O özelliklerden birincisi şudur: Yasa teklif eden, yasa yapan, yasa koyan bir insan, insanlığın bütün duygularını, bütün tutkularını herkesten daha çok sezer ve bilir. Fakat ruhunu herkesten fazla ve tamamen, bütün genişliğiyle bunlardan ayırmak kudret ve yeteneğine sahip olmalıdır. Bu seçkin özelliğe sahip olmayan insanlar, insan topluluğu için yasa yapmak hak ve yetkisinden alıkonulmuştur. Yasalar, duygulara dayanarak ve uyularak yapılamaz. 1921 (Atatürk’ün S.D.I, s. 193)

 

Yargıçlar hakkında

 

Hâkimler ve adliye mensuplarının, hizmetlerinin şerefiyle orantılı üstün yeteneğe sahip bulunmaları adliyemizin ruhu değerindedir. 1922 (Atatürk’ün S.D.I, s.218)

Hakimler vatandaşların özgürlüğünü korumayı düşünürken devlet otoritesinin gerçekten korunmuş olmasına dikkat etmeli ve ona saygı göstermelidirler. 1931 (vatan gazetesi, 19.2.1931;Taha Toros Atattürk’ün Adana seyahatleri s.38)


Atatürk'ün Adalet ve Hukuk ile ilgili Sözleri:

 
Efendiler! Hükümet memlekette yasayı hakim kılmak ve adaleti dağıtmakla yükümlüdür. Bu açıdan adalet işi çok önemlidir. Adliye siyasetimizde izlenecek yol, adaleti, halkı yormadan, süratle, uygun ve emniyetli bir şekilde dağıtmalıdır. Toplumumuzun dünyayla teması doğal ve zorunludur; o nedenle de adalet seviyemizi tüm uygar toplumların adaletleri seviyesine çıkarmak zorundayız… Çağdaş gelişme milletlerin uygar ihtiyaçlarını genişletir, artırır ve bu ihtiyaçlara uygun uygar hakların var olmasını gerektirir.

---------------------------------------------------------------------
Her devletin, toplumunun uygarlık seviyesine uygun bir hukuk mevzuatı vardır. Tüm uygar devletlerin medeni kanunları birbirlerine çok yakındır. Bizim milletimiz ve hükümetimiz adalet düşüncesi zihniyeti bakımından hiçbir uygar toplumdan geri değildir. Hatta bu noktada daha ileride olduğumuza tarih tanıklık edebilir. Bu yüzden bizim hukuk mevzuatımızın da tüm uygar devletlerin yasal düzenlemesinden eksik olması kabul edilemez. Hedeflediğimiz tam bağımsızlık kavramı içinde adalet bağımsızlığımızın da yer alması doğaldır.

 



Yorumlar - Yorum Yaz